…
08 Mart 2022, Salı Ankara_Türkiye

Emine Erdoğan Hanımefendi ve Bakanımız Sayın Derya Yanık "Kadının Gücü Türkiye'nin Gücü" programına katıldı


Emine Erdoğan Hanımefendi ve Bakanımız Sayın Derya Yanık "Kadının Gücü Türkiye'nin Gücü" programına katıldı


Emine Erdoğan, gerek Ukrayna'da gerek dünyanın birçok mazlum coğrafyasında savaşların kadınların ve çocukların hayatlarını yok etmeye devam ettiğini belirterek, "Eğer kadınların hak ettikleri gibi insana yakışır bir hayat sürmelerini istiyorsak, önce savaşları durduralım" dedi.

Emine Erdoğan Hanımefendi ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Sayın Derya Yanık 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Beştepe Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Kadının Gücü Türkiye'nin Gücü Programı"na katıldı. Emine Erdoğan, programda yaptığı konuşmada, tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutladı. Bu önemli günün kadın meselelerini ele almak ve farkındalığı tazelemenin bir vesilesi olduğunu ifade eden Erdoğan, güzel bir dünyanın kapısını açacak anahtarın, kadınların her alanda güçlendirilmesi olduğunu vurguladı.

Bu gerçeğin, her toplumda hakim bir anlayış olması temennisinde bulunan Erdoğan, "Güzel bir dünya' dediğimizde aklımıza yoksulluğun bertaraf edildiği, müreffeh, barış ve istikrar içinde doğanın ve kaynaklarının korunduğu bir yer geliyor. Böyle bir dünyanın inşası, insan haklarının, kadın haklarının, çocuk haklarının tam olarak teslim edilmesiyle mümkündür." diye konuştu.

"Kadınların güçlendirilmesi, sürdürülebilir kalkınma için bir zarurettir"

Kadınların toplumsal hayatın ve ailelerin olduğu kadar kalkınmanın da ana aktörleri olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Kalkınma dediğimiz kavram, bugünün dünyasında yalnızca fiziksel kalkınmayı değil, toplumsal ve sosyal kalkınmayı da içine alan geniş bir çapa ulaştı. Dolayısıyla kadınların güçlendirilmesi, sürdürülebilir kalkınma için bir zarurettir. Kadınların sosyal hayatta, iş hayatında veya akademik hayatta karşılaştıkları engellerin kaldırılması ortak çabamız olmalıdır. Hükümetimiz, tüm kurum ve imkanlarıyla, kadınların her alanda aktif rol almaları için kapsamlı çalışmalar yürütüyor. En başta kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, hak ve fırsatlardan eşit yararlanmaları için türlü destek mekanizmalarıyla kadınların yanında yer alıyor." Dedi.

Kadınların karşılaştığı her türlü soruna kalıcı ve dönüştürücü çözümler sunmak gerektiğine işaret eden Emine Erdoğan, şöyle konuştu:

"Hükümetimiz bugüne kadar reform niteliğinde düzenlemeler gerçekleştirdi. Kadınların haklarının korunması için güçlü bir hukuksal ve idari altyapının temellerini attı. Bu temelin üzerine her gün yeni başlıklar ekleniyor. Kadınların, geleceğe ümitvar bakabilmelerini istiyoruz. Her şeyden önce, kadına yönelik şiddetle mücadele en önemli gündem maddemizdir. Kadına yönelik şiddet, insanlığa karşı işlenmiş en ağır suçlardan biridir. Tüm kurumlarımız, 'amasız, fakatsız' hiçbir bahaneye geçit vermeden, şiddete 'sıfır tolerans' ilkesiyle konuya yaklaşıyor.

Aile ve Sosyal Hizmetler, İçişleri ve Adalet Bakanlıklarımız yoğun bir mesai ve koordinasyon içindeler. Dünyanın her yerinde yaygın olan ve toplumsal bir hastalık kabul ettiğimiz kadına yönelik şiddetle mücadelede örnek uygulamalar ortaya koyuyorlar. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi ŞÖNİM, 81 ilimizde 7 gün 24 saat esasına göre hizmet veriyor. 2002'de 283 kişi kapasitesi olan 11 Kadın Konukevi bugün 3 bin 624 kişi kapasitesiyle 149'a çıkmıştır."

"Savaşlar kadınların ve çocukların hayatlarını yok etmeye devam ediyor"

Kadınların tarladaki emeğe karışan alın terinin, bir çocuğu hayata hazırlayan emeğinin takdirlerin en büyüğünü hak ettiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Anadolu'nun binlerce yıllık tarihinde yüzlerce yıl öncesinde kadınların toplumsal ve ekonomik hayatın liderleri olduğu gerçeğini hatırlayalım. Tarihimize dönüp bakarsak sadece bugünün dünyasına değil, yarının dünyasına da rol model olacak sayısız güçlü kadının ayak izini göreceğiz. Bizim esasımız, Bacıyan-ı Rum'dur, Milli Mücadele'nin kadın kahramanlarıdır, 15 Temmuz efsanesini yazan kadınlardır. Bilimde, sanatta, sporda ve iş dünyasındaki başarılarıyla, dünyanın her yerinde bayrağımıza rüzgar olan kadınlardır. İşte, geleneğiyle ve asli kimliğiyle büyüyen bu güç, Türkiye'yi geleceğe taşıyacak güçtür.

Böyle önemli bir günde kadınların ve tabii çocukların savaşlardan orantısız etkilendikleri gerçeğinin altını çizmek istiyorum. Gerek Ukrayna'da gerek dünyanın birçok mazlum coğrafyasında savaşlar kadınların ve çocukların hayatlarını yok etmeye devam ediyor. Eğer kadınların hak ettikleri gibi insana yakışır bir hayat sürmelerini istiyorsak, önce savaşları durduralım. Tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Kadınların ışığının tüm karanlıkları aydınlattığı bir dünya diliyorum."

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık da programda yaptığı konuşmada, 8 Mart'ın büyük bir acının yıl dönümü olduğunu belirtti. Endüstri devriminden sonra Avrupa'da ve Amerika'da toplumların yaşadığı değişim ve dönüşümün olumsuz etkilerini en çok hissedenlerin kadınlar olduğunu ifade eden Yanık, "Hep böyledir. Savaşlarda kadınlar, pandemide kadınlar, dünya sancılı bir dönemden geçiyorsa o sancının tam ortasında hep kadınlar ve çocuklar vardır." diye konuşu.

Çeşitli dönemlerde 8 Mart'ta neler yaşandığını hatırlatan Yanık, 1977 yılında ise bu tarihin Dünya Kadınlar Günü olarak resmiyet kazandığını, günün tarihin farklı noktalarında ve farklı coğrafyalarda, kadınların yaşadığı acının hatırlandığı bir gün olarak kayda geçtiğini anımsattı. Dünya tarihinde kadının değerinin korunduğu toplumların bulunduğunu belirten Yanık, kız çocuklarının Türk toplumu için kıymetli olduğunu söyledi.

Yanık, Orhun Yazıtları'ndan örnekler vererek, "Bu yazıtların tarihlendiği dönemde dünyada kadının ismi kayıtlarda yer almazdı ve tarihin o bilinmez dönemlerinde kadının varlığı hep gölgede kalmıştı. Kadınlara isim dahi verilmediği bu zamanlarda, coğrafyamız kadınların isim sahibi, güçlü bireyler olarak var olduğu, toplumsal hayata katıldığı bir coğrafya olmuştu. Türk toplumlarında kadınlar yaşadıkları dönemin aksine, güçlü, özgüvenli ve itibarlı kişiliklerdi. Bugüne ulaşan yazıtlar, anlatılar, destanlar bunun ispatıydı." değerlendirmesinde bulundu.

Dede Korkut hikayelerinde de kadının önemine örnekler veren Yanık, "kağan"ın hemen yanında yer bulan "hatun"un, karar alma mekanizmalarında kadınların varlığının güçlü bir göstergesi olduğunu vurguladı. Bakan Yanık, "Bizim gerek tarihten gelen kültürümüzde gerek inancımızda kadının adı hep vardır, bundan sonra da hep olacak." dedi.

Tarihte birçok öncü Müslüman bilim kadının dünyanın farklı yerlerinde ve farklı zaman dilimlerinde büyük hizmetlere imza attığının da altını çizen Yanık, Anadolu'da Ahilerin kadınlar kolu olarak Türkmen kadınları tarafından kurulan Bacıyan-ı Rum Teşkilatı hakkında da bilgi verdi. Yanık, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Günümüz diliyle Anadolu Bacılar Teşkilatı. Bu kurum aynı zamanda bir eğitim öğretim ocağıydı. Tecrübe ve bilgi aktarımı ile hem ekonomik hayatta güçlü bir şekilde yer alıyor, hem de gelişmeye açık bir sistemi devam ettiriyorlardı. Günümüz kooperatifçiliğinin belki de dünyadaki ilk örnekleriydi. Yani bugün kurulmasına destek verdiğimiz 525 kadın kooperatifinin ilk örnekleridir."

Vakıf medeniyeti kavramının bir parçası olarak bugün devlet aracılığıyla da gerçekleştirilen sosyal yardımların o tarihte kadınlar eliyle sürdürüldüğünü anlatan Yanık, "Modern toplumların gelişmelerindeki en büyük pay şüphesiz kadınlara ait. Kültürü aktaran, dili öğreten, kurumsallaşmayı sağlayan ve geleneklerin muhafaza edilmesi gibi alanlarda kadınların katkısı muazzam, yokluğu ise telafi edilemez bir boşluk yaratır." diye konuştu.

"Etkinliklerde 'Eli belinde' figürünü kullanmaya karar verdik"

Anadolu kadınının sosyal ve siyasi alanda, rol bakımından erkek ile omuz omuza mücadele ettiğini vurgulayan Yanık, "Bugün bile kullandığımız kilimlerimizde en yoğun işlenen motiflerden birisi 'eli belinde' motifidir. Öyle ki bu motif zihnimizde Anadolu'yu simgeler hale gelmiştir." dedi. Yanık, bu motifin dişiliği, bereketi, uğur ve neşeyi anlattığını belirterek, bugünkü programın simgesini de "eli belinde" olarak belirlediklerini aktardı.

Bunun kadını sembolize eden bir motif olduğunu söyleyen Yanık, "Bu motif çalışan, üreten kadını ifade etmektedir. Biz de bundan sonraki etkinliklerimizde kadın figürünü ifade etmek için 'Eli belinde' figürünü kullanmaya karar verdik." bilgisini verdi.

"Mor cepken giymek zorunda kalan kadının kocası, ailesi dışlanır"

Anadolu'da önemli geleneklerden birinin çeyiz olduğunu hatırlatan Yanık, kızlara verilen çeyizin, bir nevi güvence ve sosyal sigorta mekanizması olduğunu anlattı. Yanık, "Zora düştüğünde o zorluğu aşacak hayatiyete sahip bir değer içerir. Çeyiz kadının şahsi varlığıdır ve tamamen kendi tasarrufundadır. Çeyiz hem maddi hem manevi kıymetli şeylerden oluşur. Kimi zaman ziynet eşyası, kimi zaman bir tarla, arsa gibi gayrimenkul, bazen at gibi binek hayvanı bazen de koyun veya büyükbaş hayvan gibi ekonomik özgürlük sağlayan değerli şeyler olur çeyizde. Güçlü ve özgüvenli bir birey olarak var olmasına yönelik ciddi bir tasarruftur çeyiz." diye konuştu.

Yanık, çeyizin sosyal destek olarak da önemli bir fonksiyonu olduğunu aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yörüklerimizde evlenecek kız için hazırlanan çeyizin en kıymetli parçalarından biri cepkendir. Evlilik çağı gelen kız için bir cepken işlenmeye başlanır. Bu cepkende her rengin bir anlamı vardır. Pembe gül üzüntüyü, sarı çiçek ayrılığı ifade eder. Mor menekşe ise sevgi ve mutluluğu temsil eder. Hayat, acının da mutluluğun da beraber olduğu bir zaman dilimidir. Bu cepkene tüm renklerde çiçekler işlenir, her motif bir duadır. Fakat mor menekşe daha çok işlenir. Temenni odur ki, üzüntünün de ayrılığın da olduğu bu hayatta, mutluluk daha çok olsun. Haliyle cepkenin rengi mor ağırlıklıdır ve adına 'mor cepken' denir. Ne güzel bir temennidir o cepken, hüzün de olacak hayatında ayrılık da, ama mutluluk daha çok olsun. Bu cepken nesilden nesile kalır, ninenin cepkeni anneye, annenin cepkeni kızına…"

Mor cepkenin üzerine çiçekler işlenirken edilen duaların başka bir anlamı ve işlevi daha olduğunu dile getiren Yanık, şunları kaydetti:

"Mor cepkene mutluluk duaları eşliğinde işlenen figürler bir yandan da 'Allah giymeyi nasip etmesin' temennisidir. Zira cepkeni giyen kadının hayatında mutluluk eksiktir. Mutlu olma isteğiyle giyilir cepken ve bu yüzden mor cepkenin yeri, çeyiz sandığının en altıdır. Eğer gelin giden kız mutsuz olur, şiddete maruz kalır ve zor duruma düşerse sandığının dibinden bu cepkeni çıkarır, giyer ve obanın, köyün görünen bir yerine gider oturur. Bu şiddet görüyorum, zor durumdayım mesajıdır. Mor cepkeni giyip meydana çıkan bir kadın olduğunda, bütün kadınlar ocakta yemeğini, tarlada hasadını bırakır ve mağdur kadının etrafında toplanır. Mor cepken giymek zorunda kalan kadının kocası, ailesi dışlanır. Alışveriş kesilir. Karısına mor cepken giydirmiş bir adama tekrar evlenmek istediğinde bir daha kız verilmez, ailesine selam verilmez. Mor cepken büyük bir sosyal destek mekanizmasıdır. Şiddetle mücadelenin kodlarımızdaki simgesidir."

"Kadınları şiddete karşı koruduğumuzda toplumumuzun güven içinde gelişeceğini biliyoruz"

Kadınların statüsünün güçlendirilmesi için eğitimden ekonomiye, hukuki haklardan istihdama kadar birçok başlıkta çalışmalar yürüttüklerini belirten Yanık, farklı kurum ve kuruluşların iş birliği ile projeler gerçekleştirdiklerini, Türkiye'nin gelişiminde önemli bir kaynak olan kadınların potansiyellerinden daha fazla faydalanmak üzere çalışmalar yaptıklarını bildirdi.

Yanık, kadının güçlenmesi ile ailenin, ailenin güçlenmesi ile toplumun güçleneceğine ve Türkiye'nin dünyada hak ettiği yere bu güçle ulaşacağına inandıklarını vurgulayarak, "Kadınları şiddete karşı koruduğumuzda toplumumuzun huzur ve güven içinde gelişeceğini biliyoruz. Geçmişte olduğu gibi bundan sonra da bu inançla, doğru bildiğimiz yolda yürüyecek, mağdurun yanında olacak, haksızlığa uğramışların hakkını savunacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Şüphesi olanların şüphesini gidermek de yine bizim görevimizdir, yeter ki amacımız aynı olsun, hedefimiz kadınların yararına olsun." diye konuştu.

Program kapsamında, Emine Erdoğan ile Bakan Yanık, "Kadının Gücü Türkiye'nin Gücü" isimli fotoğraf sergisini gezdi. Programa iş, akademi, siyaset, STK, sanat ve spor gibi birçok alandan kadınlar ile şehit anneleri, koruyucu anneler, engelli anneler ve kadın muhtarlar katıldı.