…
11 Ocak 2022, Salı Yalova,Türkiye

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Derya Yanık Başkanlığında, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede 2022 Yol Haritası” Konulu Basın Toplantısı Gerçekleştirildi


Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Derya Yanık, “İstanbul Sözleşmesinden geri çekilme kararını hiçbir şekilde Türkiye’nin ‘kadınların korunmasından ve şiddetle mücadeleden taviz verdiği’ anlamında yorumlayamayız.” Dedi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının koordinasyonunda, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı kapsamında 2021 yılında gerçekleştirilen çalışmalar ve 2022 yılı yol haritasını paylaşmak üzere “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede 2022 Yılı Yol Haritası” konulu basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da katıldı.

Bakan Derya Yanık toplantıda yaptığı konuşmada,  konunun tarafı beş Bakanlığın bugün bir arada bulunmasının, kadına şiddete karşı verilen mücadelenin en önemli göstergesi olduğunu dile getirdi. Yanık, “Bu noktada, geçen zaman zarfındaki iş birliği çalışmalarımızın ilgili kurumlar tarafından hassasiyetle takip edildiğini görmek bizleri ziyadesiyle mutlu etmektedir. Bu durum sadece kurumlarımızı şiddete karşı güçlendirmekle kalmayarak en önemli meselemiz olan zihniyet değişiminde de olumlu rol oynayacaktır.” ifadelerini kullandı.

Araştırmaların dünyada her 3 kadından birinin şiddet türlerinden herhangi birini yaşadığını gösterdiğini aktaran Bakan Yanık, en temel çözümün kişilerin hayatlarında şiddeti bir araç olarak görmesini engellemekten geçtiğini belirtti. Bakan Yanık, şunları kaydetti:

“Kadına yönelik şiddeti, kadının toplumsal statü ve rolünden izole bir problem olarak ele alamayacağımız gibi hukuki, ekonomik, siyasal, kültürel boyutlara sahip yapısal problemlerden de ayrıştıramayız. Bu sebeple, Anayasamız, Türk Ceza Kanunumuz ve Türk Medeni Kanunu gibi temel mevzuatımızla beraber  6284 sayılı Kanun ve ikincil düzenlemeleriyle kadına yönelik şiddetle mücadelenin hukuksal altyapısı oluşturulmuş ve güçlendirilmiştir.

Türkiye olarak kadına yönelik şiddetle mücadeleyi çerçeve sözleşmelere sıkıştırılamayacak kadar geniş kapsamlı bir irade beyanıyla yıllardır sürdürüyoruz. ‘Şiddetle sıfır tolerans’ ilkesiyle 2007 yılından bu yana sorunun çözümü için politika geliştiriyor, dönemin ihtiyacına göre yeni çözüm yolları ve önerileriyle de mevcut politikalarımızı geliştiriyoruz.

Dolayısıyla kadın konusunda son 20 yılda sağlanan kazanımların fark edilerek buna yönelik bir muhalefet dili oluşturulduğunun da farkındayız. Yapıcı ve milletimizin faydasına olacak her türlü eleştiri ve öneriyi canı gönülden dinliyor, yapılmayan ya da kusurlu işleyen bir durum varsa hükümet olarak, ki konunun tarafı beş bakanlık buradayız, hepimiz bu noktada irademizi çok net biçimde ortaya koyuyoruz. Yapılmayan ya da kusurlu işleyen durum varsa hükümet olarak üzerine gidiyoruz. Ancak iş çarpıtmaya geldiğinde ya da zaten yapılan bir uygulama yapılmıyormuş gibi algı oluşturmaya gelindiğinde işler değişiyor. Burada bizim söz hakkımız doğuyor.”

“Muhalefet milletvekillerinin ithamları algı yönetiminin ürünü”

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında muhalefet milletvekillerinin eleştiriler yönelttiğini anımsatan Bakan Yanık, şöyle devam etti:

“Muhalefet milletvekili arkadaşlarımızın ısrarla kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiniz dolayısıyla her kadın cinayetinin sorumlusu sizsiniz, bunun müsebbibi de sizsiniz, hesabını verecek olan da sizsiniz’ ithamları işte tam da bu meyanda bir algı yönetiminin ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bu husustaki kanaatlerimi kamuoyuyla paylaşmak istiyorum çünkü söz hakkımızı kullanmak istiyoruz.”

İstanbul Sözleşmesi’ne değinen Bakan Yanık,  uluslararası sözleşmelerden biri olan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin, taraf devletlere bu hususta düzenleme yapma sorumluluğu yükleyen bir çerçeve hukuk metni olduğunu anlattı.

Sözleşmenin 80. maddesinin herhangi bir tarafın Avrupa Konseyine bildirimde bulunarak Sözleşmeyi feshetmesine imkan tanıdığına işaret eden Bakan Yanık, Türkiye’nin 20 Mart 2021’de Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nden tek taraflı olarak çekilme kararı aldığını, 1 Temmuz 2021 itibarıyla da sözleşmeden resmi olarak çekildiğini hatırlattı. Bakan Yanık, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararını hiçbir şekilde Türkiye'nin ‘kadınların korunmasından ve şiddetle mücadeleden taviz verdiği’ anlamında yorumlayamayız.  20 yıllık iktidar sürecimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın 30 yıllık belki daha fazla siyaset tecrübesi bu konudaki kararlılığımızı, bu konudaki samimiyetimizi, sahiciliğimizi ve bu konudaki irademizi çok net biçimde hiçbir tartışmaya mahal vermeyecek şekilde ortaya koymaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadele -her zaman söylediğim yine söyleyeceğim- ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ diyenlerle ‘öldürür’ diyenler arasında sıkışıp kalarak toplumumuzda bir gerginlik unsuruna dönüştü ve bu sıkışıklığı aşmamız gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi meri iken de bu sıkışıklık arasında kaldık, kalktıktan sonra da aynı gerginlik sürüyor ama bizim kadına yönelik şiddetle mücadelede artık gerçekçi enstrümanlarla bu sıkışıklığı aşarak sorunun çözümüne odaklanarak yürümemiz devam ediyor.

Yapılan çalışmalarda İstanbul Sözleşmesi’nin yorumundan kaynaklanan farklılıklar sebebiyle amacına ulaşmada da sorunlar yaşandığını, İstanbul Sözleşmesi öncesinde de sonrasında da hep ifade ettik, ediyoruz.  Mevcut duruma baktığımızda gördüğümüz asıl durum, ortadaki resim nedir, bunu tahlil etmeye çalışalım. Avrupa Konseyi Sözleşmesi yürürlükteyken de değilken de amir hükümleri içeren iç hukuk mevzuatımız olan 6284 sayılı Kanunumuz ve Türk Ceza Kanunu ile ilgili mevzuatımız bizim şiddetle mücadelemizde hala yürürlüktedir, işlevseldir ve devam etmektedir.

Yani kadına yönelik şiddetle mücadele noktasında düzenleyici hükümler içeren 6284 sayılı kanun kaldırılmadı, bilakis her fırsatta 6284 sayılı yasayı güçlendireceğimizi işaret ettik, hala da bunun altını ısrarla çiziyoruz. Tüm mevzuatımızla birlikte çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çözüme ulaşmak için kararlılık göstermek gerekir. Biz bu iradeye sahibiz ve çalışmalarımızı bu çerçevede yürütüyoruz.

Öte yandan birilerinin dediği gibi de İstanbul Sözleşmesi’nin varlığı şiddeti artırmıyor ya da aileleri yıkmıyordu. Şiddetin oluşumunun farklı öncülleri ve sosyolojik temelleri bulunur. Değişen toplum yapısı, iletişim teknolojilerinin gelişmesi, internet kullanımındaki yaygınlaşma hepsi ve daha pek çok başka etken şiddetin sebebi olarak ifade edilebilir. Bu sebeplere inmedikçe şiddet gibi köklü bir sorunu çözmek mümkün değildir. Nitekim hükümetlerimiz olarak kapsayıcı ve bütüncül bir şekilde esasına inerek meseleyi aslında kökünden çözme iradesinin arka planında da bu sosyolojik gerçeklik yatmaktadır. Peki, sözleşmeden ayrıldıktan sonra gerçekten şiddet arttı ve kadınlar korunmuyor mu? Hayır, bu da doğru değil. Sayın Cumhurbaşkanımız da Türkiye'nin tüm kadınlarının güvenliğini ve haklarını korumaya devam edeceğini sıklıkla vurguluyor ve şiddete sıfır tolerans ilkesiyle mücadelenin ülkemiz gündeminin ilk sıralarında yer alacağının altını çiziyor. Siyasi irade bu yöndeyken, kadınların eskisine göre daha çok şiddete açık hale geldiğini söylemek görüldüğü gibi pek doğru bir bakış içermiyor.”

Bakan Yanık, meselenin sadece siyasi iradenin ne yönde olduğuyla ilgisi bulunmadığını belirterek, “Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükümetlerimizin iradesinin ne olduğunu ifade ettik. Bu iradeyi de hayata geçirmek için 20 yıldır sistematik bir biçimde gerekli enstrümanları, gerekli hukuksal ve teknik detayları hayata geçirmeye devam edeceğiz. Dolayısıyla sadece irade ile değil o iradenin hayata geçirilmesini sağlayan enstrümanların da ortada olduğunu bir sistemin oluşturulmaya çalışıldığını kalıcı, bütünlüklü ve çözümcül bir yöntemin hayata geçirilmesi için aralıksız çalıştığımızın altını bir kez daha çizmek istiyorum.” Dedi.

“Toplumsal farkındalık oluştuğunun göstergesi”

“Verileri saklıyorsunuz, şiddet çok daha fazla arttı ama şeffaf değil. Bunları kamuoyu ile paylaşmıyorsunuz” iddialarına Bakan Yanık, şu yanıtı verdi:

“Bu soru da iki ayrı kutup tarafından yine yanlış teşhis ediliyor ve dolayısıyla doğru tedavi protokolünde anlaşamıyoruz. Son zamanlarda teknolojinin ve sosyal medya araçlarının yardımıyla kadın cinayetlerinin ve kadına şiddetin medyadaki görünürlüğünün arttığı bir gerçek. Bu da en azından toplumsal farkındalık oluştuğunun bir göstergesi. Bu farkındalıkla kendi ailesindeki kadınlara bile şiddet uygulayanların geçmiş dönem sosyal medya paylaşımlarında eylemi ve şiddet eyleminin failini en hafif haliyle ‘kınadığını’ görebiliyoruz. Bu tavrın, samimi ve sahici olmaması bir yana ancak toplumsal eğilimin yönünü göstermesi açısından önemlidir. Bu tavrın içselleşerek dönüşmesi ve davranış haline gelmesi için çalışıyoruz. Nitekim 4. Ulusal Eylem Planı’mızda da bu davranış kalıplarının değişmesi için eylem başlıkları içermektedir. Bu noktada özellikle gençlerimize çok güvendiğimiz belirtmek isterim.”

Dünyada “kadın cinayeti” kavramının standart bir tanımının bulunmadığını ifade eden Bakan Yanık, kadın cinayetlerini sınıflandırırken ülkelerin farklı göstergeler kullandığını bu durumun da verilerin karşılaştırılmasını zorlaştırdığını anlattı. Bakan Yanık, İçişleri Bakanlığının verilerine göre 2016’da 301, 2017’de  353 olan kadın cinayeti sayısının 2018’de 279’a düştüğünü, verilerin 2019’da 336, 2020’de 268, 31 Aralık 2021 tarihi itibarıyla da 307 olduğunu kaydetti.

Bakan Yanık, “Söz konusu verilere göre kadın cinayetlerinde bu yıl, geçtiğimiz yıla göre yüzde 15 artış gerçekleşmiştir. Verilerdeki farklılığın bazı olayları örtmek amacıyla değil, ‘kadın cinayetleri’ teriminin tanımsal belirsizliğinden kaynaklandığını ifade etmek isterim. Sivil toplum kuruluşları ile veriler arasındaki farklılık da yine bu tanımlama hususundan kaynaklanan bir durumdur.” ifadelerini kullandı. Yanık, şöyle devam etti:

“Bu noktada vurgulamamız gereken bir diğer husus ise, kadın cinayetlerinin son zamanlarda arttığı, örneğin 2014 yılından önce bu kadar cinayet olmadığı iddiasıdır. 6284 sayılı yasa kapsamında her bir kadın cinayeti değerlendirilmekte ve istatistiklere geçmektedir. Verilerin düzenli tutulması bizim hedeflerimiz kapsamındadır. Geçmiş verilerde rakamların düşük olması işlenen cinayetlerin kadın cinayeti kategorisinde değerlendirilmemesinden kaynaklanmaktadır. Tabii ki temennimiz ve gayemiz hiçbir kadın cinayetinin yaşanmamasıdır. Tek bir kadının bile hayat hakkının elinden alınmaması için inatla, ısrarla özveriyle bir çalışma yürütüyoruz.

Bu hedefe inanan herkesle de birlikte çalışmaktan memnuniyet duyarız. Nitekim sivil toplum buluşmalarımızın ilkini kadın STK’ları ile yapmamızın anlamı budur. Bizim kapımız herkese açıktır yeter ki bu kapıyı kendi ideolojik duruşlarının sahnesine çevirmesinler. Kadına şiddeti sonlandırmada samimi ve sahici olsunlar. Bilhassa şiddeti üreten sebeplere, bireysel ve toplumsal temellerine odaklanmak bizi daha kalıcı çözümlere ulaştıracaktır.”

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı’nın ‘şiddete sıfır tolerans’ ilkesiyle hazırlandığına vurgu yapan Bakan Yanık, planın 1 Temmuz 2021’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın takdimleriyle kamuoyuyla paylaşıldığını anımsattı. Bakan Yanık, şöyle devam etti:

“Ülkemiz, kadına yönelik şiddetle mücadelesini kararlılıkla sürdürmeye, kadın haklarının daha da güçlendirilmesi için ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği içinde gerekli tüm önlemleri almaya devam edecektir.  Bütüncül ve kapsayıcı bir yaklaşımla şiddete dur demeye, mevcut çabalarımıza yenilerini eklemeye kararlıyız. Bu doğrultuda birçok proje ve hizmete imza atıyoruz. Kadına yönelik şiddet fiillerinin en uç boyutu olan cinayetlerin önlenmesinde, her aşamada risk değerlendirmesi yapılması ve yüksek risk tespit edilen mağdurların özel tedbirlerle korunması önemlidir. Bu çerçevede riskin bilimsel kanıta dayalı olarak doğru tespiti ve etkin yönetilmesini sağlayacak ve sunulan hizmetlerin niteliğini arttıracak Risk Analiz ve Yönetim Modülü'nü 81 ilimize yaygınlaştırdık.  Risk Analiz ve Yönetim Modülü doğru tespit-nitelikli müdahale-etkin hizmet zincirini güçlendirecektir.”

Şiddete maruz kalan veya riski yüksek olan mağdurlar için elektronik kelepçe uygulamasının hayata geçirildiğini aktaran Bakan Yanık, ALO 183 Sosyal Destek hattında şiddet ve istismar başvuruları için "0 (sıfır)" tuşuyla önceliklendirme uygulaması başlatıldığını, ayrıca bu hattı Whatsapp / BİP uygulaması üzerinden de ulaşılabilir hale getirdiklerini ifade etti.  Kadın Destek (KADES) mobil uygulamasının hayata geçirildiğini anımsatan Bakan Yanık, mağdura hızlı ulaşma, takip ve izlenme sürecinin etkinliği artırıldığını vurguladı. Şiddet mağduru kadınlar için 81 ilde kadın konukevlerinin yaygınlaştırıldığını kaydeden Bakan Yanık, 149 kadın konukevinin 3.624 kapasite ve ortalama yüzde 75 doluluk oranı ile hizmet verdiğini anlattı.

Uluslararası veriler değerlendirildiğinde Türkiye’de hizmet sunan kadın konukevlerinin yatak kapasitesinin ülke nüfusuna oranla hem Avrupa hem de AB üyesi ülkelerden yüksek olduğunu aktaran Bakan Yanık, “Avrupa Konseyinin kadına yönelik şiddetle mücadelede destek hizmetleri minimum standartlarına göre her 10.000 nüfus için bir yatak kapasitesi ön görülmektedir. Son yapılan nüfus sayımı doğrultusunda ülke nüfusumuz 83 milyon 614 bin civarında. Bu bağlamda nüfus/yatak oranı değerlendirildiğinde 46 Avrupa ülkesinde 31 bin kişiye 1 yatak, 28 AB ülkesinde 26.231 kişiye 1 yatak düşerken Türkiye’de 23.382 kişiye 1 yatak düşmektedir. Avrupa’nın şiddet oranına baktığımızda benzer bir istatistik görüyoruz ancak görüldüğü üzere yatak kapasitesi olarak ülkemizin rakamını yakalamış durumda değiller.” ifadelerini kullandı.

Bakan Derya Yanık, Türkiye’de kadın konukevi sayısının 2022 yılında 154, 2023’de 159, 2024’te 164, 2025’te 169 ve 2026’da 174 olarak planlandığını belirterek, “Bunu da gerçekleştireceğiz.” dedi.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede il düzeyinde koordinasyonun sağlanması için 2019’dan itibaren her ilde bir ŞÖNİM hizmete açıldığını kaydeden Bakan Yanık, ayrıca her ilde ilçe düzeyinde yaygın olarak bulunan Sosyal Hizmet Merkezlerinde Şiddetle Mücadele İrtibat Noktaları da oluşturulduğunu anlattı.

Halihazırda 376 Sosyal Hizmet Merkezindeki (SHM) Şiddetle Mücadele İrtibat Noktalarını 2022 yılı sonu itibarıyla 400’e yükselteceklerini ifade eden Bakan Yanık, “Bu çerçevede ülke genelinde şiddetle mücadele 81 ŞÖNİM, 376 Sosyal Hizmet Merkezi şiddetle mücadele irtibat noktaları, 149 Kadın Konukevi ile 7/24 vatandaşlarımızın hizmetindeyiz, kadınlarımızın yanındayız.” şeklinde konuştu.

“8.784 kadın meslek kurslarına yönlendirildi”

Bakan Yanık, kadına yönelik şiddetle mücadelenin yanı sıra kadınların güçlendirilmesi, statüsünün yükseltilmesi ve toplum içinde hak ettiği refah payına sahip olması amacıyla çalışmalar yapıldığını anlattı. Bu kapsamda 2021’de konukevlerinde kalan 8.784 kadının meslek kurslarına yönlendirildiğini, 321 kadının işe yerleştirildiğini belirten Bakan Yanık, “Konukevinden hizmet alan kadınların, konukevi sonrası ev kiralamalarına ve eşya ihtiyacının karşılanmasına yönelik belediyeler ve SYDV’ler iş birliği ile destek sağlıyoruz. Kreş çağındaki çocukları için kreş desteği veriyor, 12 yaşından büyük erkek çocuklarının da belirlenen konukevlerinde anneleriyle birlikte kalmaları için uygun şartları oluşturuyoruz.” diye konuştu.

Bakanlıktan hizmet alan sosyal yardım faydalanıcılarının %53’ünün, düzenli yardım faydalanıcılarının yüzde 65’inin, süreli yardımdan faydalananların yüzde 52’sinin kadınlardan oluştuğu bilgisini paylayan Bakan Yanık, “Kadınlara yönelik programlardan olan Şartlı Sağlık Yardımı, Şartlı Gebelik Yardımı, Şartlı Doğum Yardımı, eşi askerde bulunan kadınlara, eşi vefat etmiş kadınlara yönelik yardım programlarımızın ödeneklerini de her yıl gözden geçirip, arttırıyoruz.” dedi.

Türkiye’de Kadın Erkek Eşitliğine Duyarlı Planlama ve Bütçelemenin Uygulanması Projesi’nin başlatıldığına işaret eden Bakan Yanık, “Bakanlığımızca kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri,  her alanda daha aktif rol almaları,  hak, fırsat ve imkanlardan eşit biçimde yararlanmaları, her türlü ayrımcılık ve şiddetten korunmaları için kapsamlı çalışmalarımıza devam edecek, bu konuda kazanımlarımızdan asla taviz vermeyeceğiz.  Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi ‘Kadınlarımızın şiddete maruz kalmadıkları bir ortamı oluşturmak için verdiğimiz mücadeleyi kararlılıkla ve hassasiyetle sürdüreceğiz.’ ” ifadelerini kullandı.

Bakan Yanık, konuşmasını “2022 yılının kadınların kılık kıyafetine bakılmaksızın karar alma mekanizmalarında daha çok yer aldığı, her türlü eğitim imkanından eşit yararlandığı, kalıp yargılar ve olumsuz ön kabullerin ortadan kalktığı, çalışan ya da çalışmayan olarak kategorize edilmediği ve göçlerle, savaşlarla daha fazla mağdur edilmediği bir yıl olmasını diliyorum.” sözleriyle tamamladı.