Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Derya Yanık, “2002’de dört kalem sosyal yardım vardı. Biz yıllar içerisinde bunu 53 kaleme çıkardık. Bu 53 kalemi de eleştiriyorlar. 'Sürekli kendinize bağımlı kıldığınız oradan oy devşiriyorsunuz' falan diye. Bu da doğru değil. Çok net ve açık bir biçimde söylüyorum. Ne yaptık? Yıllar içerisinde biz ihtiyaç gruplarının ihtiyaçlarına göre esnek bir biçimde sosyal yardımları hizmete sunduk.” dedi
Bakan Derya Yanık, 24 TV canlı yayınında Nagehan Akbulut’un sorularını cevapladı. Sosyal yardımlara ilişkin muhalefetin tutumuna tepki gösteren Bakan Yanık, "20 yıl öncesinden başlayarak baktığımızda AK Parti iktidarları sürecince en çok yatırımın ve aslında en temel yatırımın doğrudan doğruya insana yapıldığını görürüz. Sosyal hizmetlerde, sosyal hizmet üretiminde ve vatandaşa iletiminde 20 yılda çok temel bir paradigma değişti. Biz bir hakkı teslim ettiğimize inanıyoruz. Hak temelli sosyal yardım derken ifade ettiğimiz şey de o vatandaşımızın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan, ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın, dezavantaj gruplarının, sosyal devletten alacakları vardır. Bu kadar net. Dolayısıyla biz o alacağı ödüyoruz. Hak temelli dediğimiz şey budur. Kimdir o dezavantajlı gruplar? ‘Vatandaşı tembelliğe itiyor muyuz, itmiyor muyuzun?’ cevabı da orada saklı. Bizim sosyal yardımlarımızın, yüzde 82'si istihdama katılamayacak. Yani sosyal yardım almasa da çalışamayacak gruplar. Yaşlılar, engelliler, çocuklar. Dolayısıyla bu grupları desteklemediğinizde sosyal devlet olarak sorumluluğunuzu yerine getireme hayatını idame ettiremeyecek gruplardan bahsediyoruz. Yüzde 82'si zaten çalışamayacak. Geriye kalan yüzde 18'i ne yapıyoruz? İŞKUR'la protokolümüz var. Çalışabilecek olan bu yüzde 18'in içerisinde yaş, eğitim zanaat, meslek bilgisi varsa çalışabilecek olanları doğrudan doğruya İŞKUR'a yönlendiriyoruz. Vatandaş iki kere İŞKUR çağırdı, çalışmadı. Gitmedi. İşe başlamadı. Ne yapıyoruz? Sosyal yardımını kesiyoruz. Bu kadar net." diye konuştu.
2002'de dört olan sosyal yardım kalemi 53'e çıkarıldı
Geçtiğimiz yıl itibarıyla Aile Destek Programı’nın devreye alındığını hatırlatan Yanık, “Bugüne kadar özellikle mesela 2002’de dört kalem sosyal yardım vardı. O da engelliler, yaşlılar vesaire. Başka bir detay yok. Biz yıllar içerisinde bunu 53 kaleme çıkardık. Bu 53 kalemi de eleştiriyorlar. 'Sürekli kendinize bağımlı kıldığınız oradan oy devşiriyorsunuz' falan diye. Bu da doğru değil. Çok net ve açık bir biçimde söylüyorum. Ne yaptık? Yıllar içerisinde biz ihtiyaç gruplarının ihtiyaçlarına göre esnek bir biçimde sosyal yardımları hizmete sunduk. Bizim zaten sosyal hizmet olarak engellilerimizin bakım hizmetini, yaşlılarımızın bakım hizmetlerini, çocuklarımızın, çocuk kuruluşlarındaki bakım hizmetlerini ve diğer faaliyetler sosyal hizmet olarak sürdürdüğümüz ve bu sosyal hizmet alan grupların bir kısmına da sosyal yardımlarla desteklediğimiz ayrı. Onun dışında sosyal yardım faaliyetiyle ihtiyaç sahibi gruplara esnek bir biçimde, bazen dönemli dönemsel, bazen süreli, bazen süresiz, yaptığımız yardımlar var." dedi.
"Aile Destek Programımız refahtan pay dağıtma mantığı üzerine kurulu"
Aile Destek Programının bunlardan biraz daha farklı olduğunu kaydeden Bakan Yanık, "Biz sosyal yardımları sadece yoksulluk temelinde almıyoruz. Biz sosyal refahın üretilen toplam refahın, toplumun bu refaha yeterince ulaşamayan kesimlerine dağıtılmasını da önemsiyoruz. Aile Destek Programımız Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle bu anlamda çerçevesi biraz daha genişletilen ve vatandaşa üretilen refahtan pay dağıtma mantığı üzerine kurulu bir yardım programı." ifadelerini kullandı.
“Sosyal politikaları oluştururken çok dikkatli, çok detaylı çalışmalar yapıyoruz”
Sosyal yardımların vatandaşın yoksulluk sınırının altına düşmemesi için bir kaldıraç etkisi yapmasını, kaldıraç görevi yapmasını önemsediklerini vurgulayan Yanık, “Sosyal yardım çalışmalarımızı ve ihtiyaç gruplarını yani sosyal politikaları oluştururken çok dikkatli, çok özenli ve çok detaylı çalışmalar yapıyoruz. Bizim bir bütünleşik sosyal yardım bilgi sistemimiz var. Birleşmiş Milletler örneğinde de iyi uygulama örneklerinden birisi. Son derece şeffaf, son derece adil, son derece sistematik. Ben diyelim gittim bir Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına müracaat ettim. Dedim ki ‘benim ihtiyacım var.’ Hemen TC kimlik numaramla sisteme girdiklerinde benim hanemde kaç kişi yaşıyor? Engelli var mı? Yaşlı var mı? Çocuk var mı? Ayda kaç lira gelir giriyor? Bütün bunları sistem otomatikman önce bir tarıyor. Adıma Gayrimenkul var mı? Menkul var mı? Araç var mı? Vesaire. Hepsini tarıyor. Taradıktan sonra diyor ki ‘Senin evet ihtiyacın var. Senin aylık gelirin şu kadar ama hanede sekiz kişi yaşıyor.’ Sadece bazen bununla da yetinmiyoruz. Vakıf personeli arkadaşlarımız yerinde incelemeler yapılıyor. Hanelere gidiyorlar. Şimdi bunu çalışırken şöyle bir grubun ortaya çıktığını fark ettik. Henüz yoksulluk sınırının altında değil. Ama yoksulluk sınırı riskinde geziyor. Dolayısıyla desteklediğinizde yoksulluk sınırının altına düşmeyecek ve sosyal refaha ulaşmış, belli bir ortalama gelir düzeyine ulaşmış olacak. Ama desteklemediğinizde yoksulluk sınırının altına düştü. Daha yüksek bir maliyetle ona yardım etmeniz gerekecek. Dolayısıyla biz kritik bir son derece teknik bir çalışma ve diyoruz ki bu grupları destekleyelim ki yoksulluk sınırının altına düşmesinler." dedi.
“Gayet tutarsız ve haksız bir iddia”
"Muhalefetin iddia ettiği gibi 'önce yoksullaştırıp sonra kendinize bağımlı kılıyorsunuz' gayet tutarsız ve haksız bir iddia” diyen Bakan Yanık, şöyle konuştu:
“Tam tersi. Gayet rasyonel, gayet realist, gayet sahici çalışmalar veriler üzerinden vatandaşımıza nerede destek olacağız, bunların her birisi son derece bilimsel metotlarla çalışılıyor ve uygulanıyor. Her türlü ihtiyacında.. Hatta bakın ‘benim ihtiyacım var’ demesine de gerek yok artık vatandaşımızın. Bizim sosyal hizmetlerde yaptığımız en temel paradigma değişikliği talep odaklı hizmet sunumundan, arz odaklı hizmet sunumuna geçiştir. Nedir bu? Bundan 20 sene önce vatandaş en temel ihtiyacını bir engellisine bakım merkezi bulabilmek için, yaşlısına bakım merkezi bulabilmek için, kapı kapı gezip, devletten, kurumlardan, ‘Benim böyle bir ihtiyacım var. Bunu karşılar mısınız" diye dolaşırken biz artık arz odaklıya döndük. Nedir o. Bizim bakanlığımızın Aile Sosyal Destek Uzmanları ve vakıf personeli arkadaşlarımız hanelerimizi tek tek dolaşıyorlar ve hanenin bir fotoğrafını çekiyorlar. Demin söylediğim bütünleşikte olduğu gibi.. Hanede kaç kişi yaşıyor? Engelli var mı? Yaşlı var mı? Kim çalışıyor? Kim çalışmıyor. Şiddet var mı? Bunları gördükten sonra biz diyoruz ki mesela burada ailenin yeterli ekonomik gücü yok.”