Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Derya Yanık, Ülke TV ekranlarında yayınlanan “İnce Fikir” programında Fadime Özkan ve Özlem Zengin’in konuğu oldu.
Gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Bakan Derya Yanık, AK Parti siyasetçileri olarak 20 yıldır kadına yönelik şiddetle mücadele noktasında meseleye yaklaşımlarının istatistiksel veriler olmadığını, meseleye insan odaklı baktıklarını söyledi. Bir tek canın bile kaybolmaması için ellerinden geleni yapacaklarını kaydeden Bakan Derya Yanık, “Meseleye tek bir noktadan bakamayız. Bütün başlıklara, meselenin çözümüne aynı eş güdümlü ve aynı samimiyetle çalışmak zorundasınız. Aksi halde bir yer yarım kalır. Dolayısıyla kadına yönelik şiddetle mücadele konusunu çalışırken bütün başlıkları ayrı ayrı ve çok dikkatli çalışmamız gerekiyor. Ben görevi devraldıktan sonra da hep dilim döndüğünce şunu ifade etmeye çalıştım. Bu meseleye samimiyetle dahil olmak isteyen, çözümün bir parçası olmak isteyen herkese kapımız açık. Ocu, bucu, şucu hiç öyle bir rezervimiz yok. Yeter ki samimi olsun. Yeter ki buradan herhangi bir siyasal sonuç beklemesin. Yaşam tarzı kavgası çıkmasın” dedi.
“Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadelesini kimse yabana atmasın”
İstanbul sözleşmesinin bir çerçeve metin olduğunu ifade eden Bakan Derya Yanık, “İstanbul sözleşmesi olduğu için kadına yönelik şiddetin arttığını iddia edenler vardı. Şimdi de 6284 için diyorlar. Veya tam tersi ‘İstanbul sözleşmesi kalkarsa kan gövdeyi götürecek, her şey çok kötü olacak’ diyenler var. Bunun ikisi de doğru değil. Olmadığı çok açık. Niye? Çünkü bizim kendi mücadelemiz ile alakalı tarihsel süreç var. Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadelesi, Türkiye’nin kadın hakları konusundaki müktesebatını kimsenin yabana atmaması lazım. Bu yeni bir mücadele, yeni bir süreç değil. AK Parti iktidarları ile beraber Sayın Cumhurbaşkanının bu konudaki özel hassasiyetinden dolayı mesele iyice gün yüzüne çıktı. Mesele iyice görünürlük kazandı. Kadınların ekonomik anlamda, siyasette, sosyal hayatın içerisinde eğitim hayatımda, iş hayatına katılım gibi bütün alanlarda karşılaştıkları dezavantajların kaldırılması, gerekli düzenlemelerin yapılması meselesi bütüncül bir biçimde ele alındığı için iyice ivme kazandı ve süreç sonuç vermeye başladı. Ama Türkiye’de kadınların bu anlamdaki mücadelesi yeni bir mücadele değil, İstanbul Sözleşmesi’ne indirgenebilecek kadar taze bir mücadele değil” diye konuştu.
“Bizim bugünkü mevzuatımıza göre süreli nafaka verilebilir”
Bakan Yanık, nafaka konusuna ilişkin soruya, “Birincisi, boşanan her çift hakkında nafaka hükmedilmiyor. İkincisi zaten 2001’den beri edinilmiş mallara katılım diye bir yasal mal rejimimiz var. Dolayısıyla evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallara taraflar ortak oldukları için artık kadınlar lehine çok da fazla nafaka hükmetmeye gerek kalmıyor. Üçüncüsü ve daha önemlisi bizim bugünkü mevzuatımıza göre süreli nafaka verilebilir. Bunu ben yıllardır savunuyorum” şeklinde cevap verdi.
“Bir centilmenlik anlaşmasına kesinlikle ihtiyacımız var”
Göreve başladıktan hemen sonra Medya ve Aile Değerleri Çalıştayı yaptıklarını anımsatan Bakan Derya Yanık, konuşmasına şöyle devam etti:
“RTÜK ve Kültür Bakanlığımızla beraber yaptığımız çalıştay, bütün sektör temsilcilerinin olduğu bir toplantıydı. Konvansiyonel medya yöneticilerinden televizyon, gazete yöneticilerine, dijital platform yöneticilerine, yabancı platformların Türkiye temsilcilerine kadar dizi, film, sinema sektöründeki yapımcılardan senaristlere kadar çok çeşitli bir grup vardı. Bu gurubun içinde çıkan sonuç şuydu; medyanın aile değerlerini ifsat eden içeriklerine müdahale edilmeli ve RTÜK, denetleyici kuruluş olarak burada daha çok inisiyatif almalı, daha çok yaptırım uygulamalı. Bu orada birbirinden çok farklı bir grubun ortak kanaati olarak ortaya çıkması bakımından önemli. Demek ki burada medyanın sosyal ve günlük hayatımız, aile hayatımız üzerindeki olumsuz etkisini hepimiz görüyoruz. Bunun sadece yaptırımlarla çözülemeyeceğini hepimiz biliyoruz.
Mesela eğer reklam pastasıysa, reklam pastasına daha çok ortak olmaksa bir ortak karar alıp bütün televizyon kanalları desin ki ‘yayınlamıyorum.’ Herkesin kaybettiği yerde tekrar kazanmış olacaksınız. Herkes uzak durursa, yani herkes elindeki çatalı bırakırsa kimse yememiş olacak. Bir centilmenlik anlaşmasına kesinlikle ihtiyacımız var.”