…
…
…
29 Kasım 2021, Pazartesi ERZİNCAN

Bakanımız Derya Yanık, Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi 2021 Yılı Toplantısına Başkanlık Etti


Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Derya Yanık, 2021-2025 dönemini kapsayan 4. Ulusal Eylem Planı'nın, kadına yönelik şiddetin her biçimiyle mücadeleyi hedeflediğini belirterek, "Toplumun her kesimini etkileyen bu sorun, muhakkak ki toplumun genel duyarlılığını gerekli kılmaktadır. Bizim iş birliğimiz ne kadar güçlü olursa, inanıyorum ki şiddetin önlenmesindeki başarımız da o kadar yüksek olacaktır" dedi.

Bakanımız Derya Yanık, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun da katıldığı Dikmen Hakimevi'nde düzenlen, Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi 2021 Yılı 15. Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, kadına yönelik şiddetle mücadelenin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de tüm kurum ve kuruluşlarla birlikte yürütülen ve bakanlık olarak hassasiyetle üzerinde durdukları önemli bir konu olduğunu söyledi.

Şiddetle ilgili birçok araştırmanın, şiddetin neden arttığını sorguladığını ifade eden Yanık, farklı disiplinlerin yaptığı araştırmaların sorunun farklı yönlerini öne çıkardığını belirtti.

Yanık, "Ancak yaygınlaşan şiddet olaylarının münferit hadiselerle izah edilemeyeceği açıktır, meseleye daha bütüncül bakmak sorunun çözümü adına büyük önem arz etmektedir." diye konuştu. Bakan Yanık, toplumsal düzenin belirleyici ilkesinin adalet olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:

"Adalet, ancak her hak sahibine hakkının teslim edilmesi ile tesis edilebilir. Adalet içeren bir düzen, suç içeren pek çok fiilin vuku bulmasını önleyebilir. Herhangi bir suç söz konusu olduğunda ise suçun hak ettiği cezayı bulmasını sağlar, kamu vicdanını rahatlatır ve kamu güvenliği tesis edilir. Yasalar, hangi eylemlerin suç teşkil ettiğini ve bu suçlara ilişkin yaptırımları ilan ederek adalet mekanizmasını çalıştırır. Söz konusu ceza maddeleri aynı zamanda caydırıcı işlevler de ortaya koyar. Yasalar bu anlamda devlet ve toplum arasında önemli sözleşmelerdir."

Türkiye'nin insan hakları ve uluslararası hukuk çerçevesinde iç hukukuna kazandırdığı 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un bu anlamda örnek olduğunu dile getiren Yanık, şöyle konuştu:

"Kadın ya da erkek, şiddet mağdurlarını koruyan ve yardım talep edilmesini kolaylaştıran bu kanun, kabul edildiği tarihten itibaren birçok insana güvenli bir liman olmuştur. 6284 sayılı kanunla birlikte, Anayasa, Türk Ceza Kanunu ve Türk Medeni Kanunu gibi temel hukuk metinlerimizde kadın-erkek fırsat eşitliğini sağlayan ve şiddetle mücadeleyi güçlendiren düzenlemelerin yapılması, mevzuatta sağladığımız önemli gelişmelerdendir.

Ülkemizde şiddetle mücadele, Ulusal Eylem Planlarımızın öncelikli konuları arasında yer almaktadır. İlki 2007 yılında yürürlüğe giren Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planları ile kadına yönelik şiddetle mücadeleye özel politikaları uygulamaya devam ediyoruz."

"Toplumsal huzuru sağlamak adına hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağız"

Türkiye'de kadına yönelik şiddetle mücadelenin, kadın-erkek arasında bir çatışma ya da yarış mevzusu olmadığını vurgulayan Yanık, "Nitekim geçmişten günümüze toplumsal hafızamız da böylesi bir gerilimden uzaktır. Ortak sorunlarda dünyadaki çoğu ülke, bu sorunların çözümü aşamasında bazı evrensel normları kabul etmektedir. Buna rağmen her toplum, yaşadığı problemlere çözüm ararken, yine kendi kültürel değerlerinden beslenmektedir. Bizim milletimiz için de aynı durum söz konusudur." dedi.

Yanık, kadına yönelik şiddetin, pek çok ülke gibi Türkiye'de de mücadele edilen kritik bir alan olduğuna dikkati çekti.

Bakanımız Yanık, "Ancak sunduğumuz çözümlerin, kendi kültürümüzün ve milli-manevi değerlerimizin karşısında olması mümkün değil. Bu alanda yasa yapıcılar ve içinde bakanlığımızın da yer aldığı bazı bakanlıklar hakkında öne sürülen manipülatif yaklaşımların farkındayız. Fakat her şeye rağmen her hak sahibinin hakkını alıncaya kadar yanında olacağımızı, toplumsal huzuru sağlamak adına hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağımızı da ifade ediyorum." diye konuştu.

Geçmişten bugüne kadınları itibarsızlaştırmaya odaklı bazı toplumsal alışkanlıkların şiddeti normalleştirdiğini, hatta beslediğini ifade eden Yanık, yasal düzenlemelerin ötesinde toplumsal farkındalığın önemini vurguladı. Yanık, şunları kaydetti:

"Öyle ki insanı hayata hazırlayan bütün kurumların hakkaniyet anlayışı kazanması, unuttuğu değerleri hatırlaması gerekiyor. Tam da bu sebeple biz, kadınların haklarına ve eşit imkanlara ulaşmasını bir çatışma alanı olarak görmediğimizi özellikle vurguluyoruz. Adaletin sağlanması, farklılıklar arasında kurulan birliğe dayanır. Farklı ihtiyaçlara hak ettiği imkanları sunamayan sistemler, toplumda ayrımcılık ve haksızlık yaşanmasına yol açarlar. Dolayısıyla fırsatlara eşit düzeyde erişim, toplum hayatında bir birlik ve huzur ortamı tesis edecek, çatışma ve şiddeti dışarıda bırakacaktır. Bu anlamda çalışmalarımız yalnızca kadınları değil, dezavantajlı bütün grupları kapsamaktadır. Toplumsal birliği sağlamak adına tam bir kenetlenme ve dayanışma, bizim için vazgeçilmez bir hedeftir."

"Mağdur için risk teşkil edecek detaylar deşifre edilmemeli"

Kadına yönelik şiddet olaylarının aktarım diline ilişkin değerlendirme yapan Bakanımız Derya Yanık, "Şiddet olayları, mağdurun başına gelen bir durum olarak yansıtılmamalıdır, bu bir suçtur ve mağdur öne çıkarılmamalıdır. Ayrıca mağdurun kimliği saklanmalı ve mağdur için risk teşkil edecek detaylar deşifre edilmemelidir. Mağdurun yakınlarını üzecek bir dilden de uzak durulmalı, yaşanan acı hiçbir şekilde normalleştirilmemeli." dedi.

Yanık, bakanlığının bu anlayışla çalıştığını anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim için esas olan, mağdur ya da fail, insanları içinde bulundukları şiddet sarmalından kurtarmaktır. Kadına şiddet bir kadın sorunu olmanın ötesinde hem aile hem de toplum sorunudur. Şiddetle ilgili sorunların çözümü kadınların omuzlarına bırakılamayacak kadar geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu sebeple insana hürmeti öne çıkaran, kadınlara hak ettiği itibarı sunan bir anlayışın toplumda hakim olması için herkesin vicdanına kulak vermesi ve sorumluluk alması gerekmektedir. Unutmayalım ki şiddetin kazananı yoktur."

Bakanımız Yanık, her zaman şiddete karşı sıfır tolerans ilkesiyle hareket ettiklerine işaret ederek, şiddetle mücadeleyi, yasalarla birlikte çok boyutlu ve paydaşlı bir sorumluluk alanı olarak gördüklerini söyledi.

Kadınların aile içinde olduğu gibi toplumsal hayattaki konumlarının iyileşmesinin, Türkiye'nin gelişimine ve müreffeh bir toplum olmasına katkı sağlayacağını ifade eden Yanık, kadınların ayrımcılığa maruz kalmadan, haklardan eşit yararlanabilmeleri adına her dönem projeler geliştirdiklerini, şiddetin önlenmesi ile ilgili çalışmaların temelini Ulusal Eylem Planı'nın oluşturduğunu kaydetti. Bakanımız Yanık, sözlerini şöyle sürdürdü:

"1 Temmuz'da yürürlüğe koyduğumuz 2021-2025 dönemini kapsayan 4. Ulusal Eylem Planımız, kadına yönelik şiddetin her biçimiyle mücadeleyi hedeflemektedir. Planda özellikle şiddeti önleme ve erken müdahale öne çıkmaktadır. Aynı zamanda merkezi ve yerel düzeyde erişilebilir hizmet sunumunu iyileştirmek, çocuk yaştan itibaren şiddete yol açan tutum ve davranış kalıplarını dönüştürmek, şiddet mağdurunu güçlendirmek, şiddet uygulayanı rehabilite etmek gibi bütünleyici unsurlar da Ulusal Eylem Planımızda yer almaktadır.

Bakanlığımız koordinasyonunda, Adalet, İçişleri, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları ile Diyanet İşleri Başkanlığı işbirliğinde 2020-2021 yılları için hazırladığımız 'Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planı' çerçevesinde de 75 faaliyet gerçekleştirdik. 81 ilde valiler başkanlığında toplanan 'Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele İl Koordinasyon, İzleme ve Değerlendirme Komisyonları' ile yerel düzeyde izleme ve değerlendirme çalışmalarını yürütüyor ve takip ediyoruz."

"Şiddetle Mücadele İrtibat Noktaları oluşturduk"

Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin (ŞÖNİM) Türkiye'nin 81 ilinde faaliyet yürüttüğünü dile getiren Yanık, "ŞÖNİM'lerde, Ekim 2021 itibariyle 830 bin 648 kadın, 68 bin 25 erkek ve 106 bin 683 çocuk olmak üzere toplam bir milyon 5 bin 356 kişiye hizmet sunulmuştur." bilgisini verdi.

Yanık, ŞÖNİM'ler dışında, bakanlığa bağlı 112 kadın konukevi başta olmak üzere 149 kadın konukevinde barınma ve korunma ihtiyacı doğrultusunda 3 bin 624 kapasiteyle hizmet üretildiğini söyledi.

Kurumların güvenli çatısı altında misafir edilen kadınların beraberindeki çocukların ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik mesleki çalışmalar da yapıldığının altını çizen Yanık, konukevinde kalan kadınların çocukları için ücretsiz kreş ve çocuk kulüplerinden faydalanabildiğini ifade etti. Yanık, şunları kaydetti:

"Konukevlerinde kalan kadınlar için Milli Eğitim Bakanlığı iş birliğinde, Ebeveynlik Becerisini Geliştirme Kurs Programları düzenliyoruz ve şiddete tanıklık etmiş çocukların maruz kaldıkları travmatik etkileri azaltmaya çalışıyoruz. Programa şu ana kadar 2 bin 558 kadın katılım sağlamıştır. Barınma hizmeti sağlayan kurumlarımız, ihtiyaç sahipleri için bir durak olmanın ötesinde hem bir dizi rehabilitasyon merkezi gibi çalışmakta hem de sıcak bir yuva olmaktadır.

Biz bütün çalışmalarımızda insan onuruna yaraşır nitelikte hizmetler sunmayı hedefliyoruz. Şiddet mağduruna daha hızlı ulaşarak etkin hizmet sunabilmek amacıyla bakanlığımız bünyesinde bulunan 374 Sosyal Hizmet Merkezimizde 'Şiddetle Mücadele İrtibat Noktaları' oluşturduk."

Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı arasında veri entegrasyonu çalışmalarının tamamlanarak, mahkemeler tarafından alınan tedbir kararlarının anlık veri akışıyla ŞÖNİM'lere iletildiğini belirten Yanık, "Veri entegrasyonuna ek olarak Risk Analiz ve Yönetim Modülünü geliştirdik. 81 ilimize yaygınlaştırdığımız bu çalışmayla şiddet mağduruna yönelik doğru tespit, nitelikli hizmet, etkin müdahale zincirini güçlendirmeyi hedefliyoruz." dedi.

"Şiddet tekrarını ortadan kaldırmayı ve önleyici tedbirleri geliştirmeyi amaçlıyoruz"

Bakanımız Yanık, mağdurun ilk müracaatından itibaren durumunu her yönüyle analiz ederek karşılaşabileceği riskleri zamanında tespit etmeyi, yerinde doğru müdahalelerde bulunup, şiddet tekrarını ortadan kaldırmayı ve önleyici tedbirleri geliştirmeyi amaçladıklarını aktardı.

Bakanlık bünyesinde bulunan ve şiddete maruz kalan ya da maruz kalma riski bulunan kadın ve beraberindeki çocuklar için psikolojik, hukuki ve ekonomik danışma hattı "Alo 183 Sosyal Destek Hattı" hizmetlerinin sürdüğünü dile getiren Yanık, WhatsApp ve BİP hatlarının da ihtiyacı olan kadınların erişimine 7-24 açık olduğunu belirtti.

Şiddetle mücadelelerinin, şiddet mağdurlarına odaklanmaktan ibaret olmadığını söyleyen Yanık, şöyle konuştu:

"Bugüne kadar yapılan çalışmalar bize şunu gösterdi ki şiddetin kaynağını bertaraf etmeden bu sorunu ortadan kaldırmak mümkün değil. Nitekim şiddet döngüsel bir şekilde ilerliyor ve bu döngüyü tam olarak kırmak ve kalıcı çözümler üretmek için şiddet uygulayan taraflarla ilgili de farklı işlemler yürütülmesi gerekiyor, ceza sistemlerinin yeterli olmadığını ya da olmayacağını görüyoruz. Bu bağlamda, 6284 sayılı kanun kapsamında, hakkında önleyici tedbir kararı bulunanlara yönelik şiddet kavramı, öfke kontrolü, kişiler arası ilişkilerde doğru iletişim gibi konularda temel düzeyde farkındalık kazandırmayı hedeflediğimiz Aile İçi Şiddetle Mücadele Farkındalık Seminerlerini başlatmış bulunuyoruz."

Bakanımız Derya Yanık, özellikle 2022 yılı yatırım bütçesinde, şiddet uygulayanlara yönelik çok yönlü sosyal hizmet müdahalesi programına yer verdiklerini hatırlattı.

"21. yüz yılın değişen dünyasında temel değerlerinden beslenmeye devam eden bir milletiz." diyen Yanık, kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde hükümetin en kritik gündem maddelerinden biri olduğunu söyledi.

Yanık, "Toplumun her kesimini etkileyen bu sorun, muhakkak ki toplumun genel duyarlılığını gerekli kılmaktadır. Bizim iş birliğimiz ne kadar güçlü olursa, inanıyorum ki şiddetin önlenmesindeki başarımız da o kadar yüksek olacaktır." dedi.

"Tekrarlanan şiddet vakalarının gözden kaçırılmamasına odaklandık"

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, toplantıda yaptığı konuşmada, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda geçen dönemde atılan adımların değerlendirilmesi, kurumlar arası iş birliğinin daha da artırılması açısından bu çalışmayı önemli bulduklarını söyledi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın koordinesindeki bu toplantıda, hem bir yılın muhasebesini hem de uygulamadaki görüş ve önerileri alacaklarını dile getiren Gül, şiddete karşı tedbir alması gereken tüm kurumların aynı masa etrafında müzakere etmesinin çok anlamlı ve değerli olduğunu vurguladı.

Bir insanlık sorunu olarak gördükleri kadına karşı şiddeti önlemenin ve ortadan kaldırmanın herkes için aynı zamanda bir insanlık borcu olduğunu belirten Gül, "Kadına karşı şiddeti amasız fakatsız lanetliyor ve reddediyoruz. Sadece şiddeti değil şiddeti meşru göstermeye çalışan her davranışın her refleksin de karşısındayız ve en güçlü şekilde karşı durmaya devam edeceğiz. Zira şiddet, aile ve çocuklar başta olmak üzere hepimizi olumsuz etkilemekte ve toplum yapımıza yıkıcı bir etki ortaya koymaktadır. Bu zorbalık, bu zalimlik mahrem bir mesele de değildir." diye konuştu.

Şiddet mağduru kadınlar için adalet kapısının daima açık olduğunu ifade eden Gül, devletin bu meselede, bütün kurumlarıyla müteyakkız olduğunu bildirdi.

Adalet Bakanlığı olarak, bu koordinasyon toplantıları çerçevesinde ve Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un uygulanması ile ilgili çalışmaları yerine getirdiklerini ifade eden Gül, bu konuda yayınlanan genelgeye de dikkati çekti.

Genelgede, öncelikli olarak, tekrarlanan şiddet vakalarının gözden kaçırılmamasına odaklandıklarını belirten Gül, süre gelen şiddet vakası tespit edilmişse şüpheli hakkında eylemle orantılı koruma tedbirlerine başvurulmasına işaret ettiklerini aktardı.

Gül, tedbir kararı verilmeden önce mutlaka tarafların tedbir geçmişinin de sorgulanması gerekliliğini bu genelgede ortaya koyduklarını aktararak, şöyle devam etti:

"Genelgemizde, şiddet mağduru hakkında koruyucu tedbirler yanında şiddet uygulayana yönelik önleyici tedbirlerin uygulanması gerektiğine işaret ettik. Mağdurun hayati tehlikesinin bulunması halinde talebi beklenmeksizin mülki amire bilgi verilerek hemen koruma altına alınması gerektiğine vurgu yaptık. Kaygı düzeyi yüksek suç mağduru kadınların beyanlarının mutlaka uzman desteğiyle adli görüşme odalarında alınarak psiko-sosyal destek verilmesini istedik. Devam eden süreçte bu konuyu da çalışmalarımızın merkezine aldık."

Elektronik kelepçe uygulamasının da bu yıl çok önemli bir şekilde uygulandığını söyleyen Gül, "2021 yılı içerisinde 686 kişi hakkında toplam 1028 ayrı teknik yöntemle elektronik kelepçe uygulaması kararı verildiğini görüyoruz. Bu rakam 2020 yılının aynı döneminde 224 kişi hakkında 319 tedbir kararı şeklindeydi. Yüzde 300'ün üzerinde elektronik kelepçe konusunda kararların da arttığını görüyoruz." dedi.

Tüm bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşlarıyla birlikte hareket ediyoruz

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle bir araya geldiklerini, kadına karşı şiddetle mücadele konusunda tüm bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşlarıyla birlikte hareket ettiklerini söyledi.

Aynı konuda iki yıl önce de toplandıklarını dile getiren Bakan Soylu, "O zaman burada tüm paydaşlarla çeşitli konuşmalar yaptık. Bize neler yapacağımızı, neler yapmamızın gerekli olduğunu, elimizde çok önemli bir kanun olduğunu ve bu kanun çerçevesinde de bunun sahada yansımalarını, özellikle kadına şiddet meselesinin ülkemize, medeniyetimize bu toprağın değerlerine, insanımıza, inancımıza, dinimize, kültürümüze, gelenek ve göreneklerimize, aslında bizden beklentilerle bize uyuşmadığını, yakışmadığını, doğru olmadığını burada birlikte konuşmuştuk. Her birimizin sorumluluk aldığını da ifade etmiştik." dedi.

Kadına şiddet konusunda devletin kendine ait yöntemlerinin dışında farkı bir bakış ortaya koyması gerektiğini belirten Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Devletin de kendine ait tedbirleri alma konusunda genel işleyişin dışında buraya farklı bir bakış ortaya koyması aşikar ama bu sorun sadece bizlik bir sorun değil. Bütün ülkelerde var. Gelişmişliğe, gelir seviyesine, eğitime, kırsalda veya şehirde oturup oturmadığına bakmıyor. Tüm dünyada böyle bir sorun var. Bu şu demek değil, 'Tüm dünyada bu var, bizde de biz bunu normalleştirelim.' Haşa. Böyle bir şey yapmamız doğru değil, böyle bir şeyi zihnimizden geçirmemiz de doğru değil."

Kadın Acil Destek Uygulaması'na (KADES) gelen bir ihbarların çok önemli olduğunun ve hızlı bir şekilde müdahale edilmesi gerektiğinin altını çizen Soylu, "Kadına şiddet bitti mi? Hayır. Bitecek mi? Hepimiz bitmesini umuyoruz. 245 bin ihbar gelmiş KADES'e. Yani 245 bin ihbardan 244 bin 999'u yanlış veya sahte yapılmış olsa, bir tane yapılmış olsun, 245 bin defa oraya gitmeye değer. Bu meseleye hep birlikte böyle bakmak gerekir." diye konuştu.

Kadına şiddet meselesini dünyada en iyi çözen ülkenin Türkiye olması gerektiğini vurgulayan Soylu, "Pandemiyi biz oluşturmadık ama pandemi dünyanın küresel bir sorunu. Göçü de biz oluşturmadık. Dikkat edin, çok uzun yıllardan beri birlik olmaya çalışan Avrupa'yı sadece bir göç sorunu sarsıyor. Birbirlerine girmiş durumdalar. Bizim başımıza gelenin onda biri onların başına gelse herhalde birbirleriyle saç saça baş başa bir durumla karşı karşıya kalırlar. Her zaman söylüyorum. Bize ataerkil toplum derler ama biz anaerkil bir toplumuz. Bunu hiç unutmadan, kadına şiddet meselesini dünyada en iyi çözen millet, en iyi çözen ülke olmak zorundayız." dedi.